Olağan dışı bir sezon yaşıyoruz. Şampiyonluk adayları Fenerbahçe ve Galatasaray’ı tehdit edecek rakip olmaması, anormal bir durum.
Adları “büyük”, performansları “sıradanlaşan” Beşiktaş ve Trabzonspor rekabetinde ise maalesef kaliteden söz etmek mümkün değil.
Dün akşam Beşiktaş’ın oyunu, skorla örtüşmeyecek kadar vasattı. Ancak futbolun gerçeklerinden biri şu; bazen oynayan değil, fırsatları değerlendiren kazanır.
Maçın ilk yarısında inisiyatif Trabzonspor’da idi. Trezeguet’in dönüşünün takımın enerjisini olumlu yönde etkilediği aşikar. İki net fırsatı kaçırmasını Afrika Kupası yorgunluğuna bağlıyorum. Ve biraz da Visca’nın çabası. Karadeniz ekibinin daha fazlasına ihtiyacı var, fakat malzeme bu kadar.
Hakem konuşmayı sevmem ama, kırılma anının 41. dakikada Svensson’un ceza alanı içinde Bardhi’ye yaptığı kusurlu hareket olduğunu düşünüyorum. Beşiktaşlı oyuncu rakibini üstten çekti, alttan dizini koyup indirdi. Hakem Arda Kardeşler ve Riva ekibi net bir penaltıyı atladı.
Lakin futbolun gerçeği gol. Trabzonspor’un eksiği de öyle. 45 dakikalık bölümde iki takım da kale önünde üretken olamazken, Beşiktaş yarım porsiyon pozisyonla öne geçti. İlk ciddi atakta savunmacılar seyretti, Semih işinin hakkını verdi.
Trabzonspor geriye düştükten sonra reaksiyon gösterme yeteneğini yitirmiş. Bitirici gücü yok. Bunu sadece Onuachu’nun yokluğuna bağlamak yanlış. Kadro planlaması yanlış yapılırsa, bugünleri yaşamak kaçınılmaz olur.
İşin savunma tarafı ise felaket. Gecenin yıldızı Semih’in ikinci golünde Trabzonspor savunmacıları adeta film seyretti.
Ve gerçekler. Son beş maçta sadece bir puan alabilen Trabzonspor’da takke çoktan düştü ama keli görmek isteyen yok.
Tek sorumlunun Abdullah Avcı olduğunu düşünmüyorum. Sakatlar, gidenler, gönderilenler, alınamayanlar. Bugünleri öngöremeyen Başkan Ertuğrul Doğan’ı hocasından ayıramam.
Taraftarı oyalamak için tek hedef kaldı, Türkiye Kupası. O da elden giderse, hesabı kim ödeyecek göreceğiz!
Bir yanıt bırakın