Servet Yıldırım – Önceki hafta İsrail İran hedefine saldırdı, petrol fiyatları yükseldi. Geçen hafta ise İran İsrail hedeflerine saldırdı, petrol fiyatları yine yükseldi. Küresel ekonominin ve huzurun üzerinde bir petrol kâbusu var. Hem çevreyi bozuyor, hem de bütçeleri.
Eğer gerilim tırmanırsa şu anda 85 dolar dolayında olan petrol fiyatlarının 100 dolara doğru gideceğinden korkuluyor. Olur da çıkarsa ne olur? Bizim gibi ithal petrol bağımlısı ülkeler hem ödemeler dengesi, hem de enflasyon kanalından çifte darbe yerler.
Fed gibi faiz indirmeyi planlayan merkez bankalarının planları değişir. Olur da İran – İsrail gerginliği nedeniyle dünya petrol ticaretinin önemli geçiş noktalarından biri olan Hürmüz boğazı kapanırsa o zaman 120 ya da 130 dolarlı seviyeleri konuşur oluruz. Küresel ekonomide 2022’de olduğu gibi bir şok dalgası tetikleyebilir.
Petrol fiyatları arttıkça neredeyse tüm ithalatçı ülkelerde enflasyon baskısı artıyor. Kısa vadede ipler Suudi Arabistan ve Rusya gibi önemli üreticilerin elinde.
İklim değişikliği
Bu, işin ekonomik boyutu. Bir de en az bunun kadar önemli olan iklim boyutu var. Petrol küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin önemli nedenlerinden birini oluşturuyor. Bu etki bilimsel olarak kanıtlandı. Ve ortaya küresel bir aksiyon planı da konuldu ancak bu plan uygulanamıyor. Planın temelinde ise enerji geçişinin gerçekleştirilmesi vardı.
Enerji geçişi, petrol ve kömür gibi fosil bazlı enerjiye dayalı üretim ve tüketim sistemlerinden, rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olan sınırlı karbon emisyonu üreten enerji karışımına geçiştir. Dünyanın önemli bir çoğunluğunun saygı duyduğu bir kavramdır ama petrol üreten ülkelerde çok fazla karşılığı yok.
Petrolden büyük paralar kazanan Saudi Aramco’nun CEO’su iki hafta önce yaptığı bir konuşmada, biraz da dalga geçercesine “Enerji geçişi çöküyor. Dünya artık petrolü devre dışı bırakma fantezisini terk etmeli” dedi. Dünyanın önemli bir bölümünün umut bağladığı ve saygı duyduğu “enerji geçişi”ne fantezi diyecek kadar sinir bozucu bir tutum sergiledi. Gücünü ise ne yazık ki realiteden alıyor.
Orta ve uzun vade
Dünyada kullanılan enerjinin yüzde 80’i hidrokarbonlardan sağlanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı gibi kuruluşlar petrol talebinin 2030 yılında zirve yaptıktan sonra azalacağını öngörüyorlar ama Saudi Aramco CEO’su Nasır’a göre fosil yakıtlara olan talep azalamayacak, 2030’dan sonra da artmaya devam edecek. Neden olduğunu da anlatıyor. Çünkü:
– Alternatif enerji kaynaklarının ulaştığı seviye henüz yeterli ölçeği yakalamaktan çok uzak. Son 20 yılda yapılan yaklaşık 10 trilyon dolarlık yatırıma rağmen halen güneş ve rüzgârdan sağlanan enerjinin toplamda payı yüzde 4’ü bile bulmadı. Dünyadaki araçların ise yüzde 3’ünden azı elektrikli.
– Dünya nüfusunun yüzde 85’ini temsil eden gelişmekte olan ekonomiler geliştikçe daha fazla petrol ve gaz talep ediyorlar. Bu da diğer bir realite.
Dünyanın petrol konusunda yaşadığı bir nevi güçlü bir madde bağımlılığı. Dünyanın acil olarak bu madde bağımlılığından kurtulması gerekiyor. Dünyanın hem bu bağımlılıktan, hem de Suudi Arabistan ve Rusya gibi petrol üreticilerinin esaretinden kurtulmasının tek yolu Saudi Aramco CEO’sunun fantezi diye nitelendirdiği “enerji geçişi”nin sağlanmasıdır. Bunun için ise alternatif kaynakların geliştirilmesi ve daha az enerji kullanımı için enerji verimliliğinin logaritmik bir hızda artırılması gerekiyor.
Orta ve uzun vadede elektrikli araçların yaygınlaşmakta olması gibi bazı umut veren gelişmeler var. Özellikle elektrikli araç kullanımının dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de yayılıyor olması önemli ve cesaretlendirici. Bu arada iklim konferanslarında da kararlaştırıldığı gibi fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının ve halen tartışmalı olan nükleer enerjinin devreye sokulması önemli bir faktör olabilir. Ama bunların etkisi kısa vadede değil, orta ve uzun vadede görülecek.
Bir yanıt bırakın