Gürcistan, tarihinde ilk kez bir Avrupa Şampiyonası maçına çıktı. Elemelerde 8 maçta kalesinde 18 gol gören, Almanya’ya gelirken sadece grubunda Güney Kıbrıs’ı ve play-off’ta Lüksemburg’u yenebilen bir takımdan bahsediyoruz.
Takım savunması bu kadar kötü olan, beşli defans hattıyla rakibi bozmaktan başka oyun planı bulunmayan Gürcistan önünde hayal kırıklığına uğradığımız bir ilk yarı geçirdik.
Son 500 dakikada sadece bir gol atan, hazırlık döneminde hiç de sağlıklı bir görüntü vermeyen milli takımdan hiç olmazsa Gürcistan karşısında daha organize daha kollektif bir oyun beklerdik. Ama nerde!
İlk yarı Mert kalesinde güvenli durmasa, rakip yakaladıklarını atsa, karaları erken bağlamıştık. Montella’nın güçlü takımlara karşı uyguladığı o başarılı geçiş setleri, kendi seviyemizdeki takımlara aynı biçimde işlemiyor.
İlk yarı ne tempo yapabildik ne hücumda yaratıcı ve aktiftik. Mert’in beceri dolu golüyle öne geçtik ama bunu bile koruyamadık. İleri uçta Barış rakip savunma arasında kayboldu, iki kanat Arda ve Kenan hiç işlemedi. Üstelik iki oyuncu da savunma görevini unutunca zaten kötü olan arka tarafımız ciddi açıklar verdi.
İkinci yarının ilk 20 dakikasında da değişen bir şey yoktu. Topun arkasına geçen Gürcistan, durarak oynayan Milllilerimizi adeta uyutarak zamanı eritiyordu. Maç tam krize girmek üzereydi ki, sahneyi Dünya yıldızımız Arda aldı. Öyle klas bir gol attı ki şapkadan tavşan çıkardı. Türkiye’yi belki de kaostan kurtardı.
Montella skor avantajını eline geçirdikten sonra Arda ve Kaan’ı kenara aldı, Merih ve Yusuf’u sahaya sürdü. Merih ile ilk dakikadan beri alarm veren savunma bloğunu üçledi. Birkaç dakika geçmeden yorulan Mert Müldür ile Zeki’yi Kenan ile de Kerem Aktürkoğlu’nu değiştirdi.
Maçın uzatma anları korku filmi gibiydi. Gürcistan’ın direkten dönen topları, yürekleri ağızlara getiren karambollerden sonra son saniye Kerem ile belki de 2. turun kapısını aralayıverdik.
Sonuçta kolay gibi gözüken grubun ilk maçında ciddi sıkıntılar yaşasak da kazanmayı bildik. Ama bu kadar zor olmamalıydı. Zor diyorum, skor olarak değil, futbol olarak rahat edebildik mi?
Montella yönetiminde en iyi maçlarımız, favori olmadığımız, topu rakibe bıraktığımız müsabakalar… Umarız Portekiz maçı da böyle olur.
Bir yanıt bırakın