Tavadan ateşe düşmek

Bütün Avrupa dillerinde atasözü veya deyim olarak ortak bir söylem vardır. Aslı Antakyalı Roma generali olan Germanicus Caesar’ın bir şiirinden gelir: Tavada kızartılmaktan kurtulmak için çabalarken, ateşe düşmek. Tam olarak “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” anlamında bir beceriksizlik, çaresizlik, köşeye kıstırılmışlık ifadesi…

Şu sırada bu ifade, en uygun yerini, 152 gün sonra sandık başına gidecek ABD’li seçmenlerin çaresizliğinde buluyor. Adaylardan biri Başkan Biden. Kimine göre bunak, kimine göre daima çok başarılı siyasetçilerin gölgesinde “ikinci adam” rolü oynadığı için beceriksizliği gizli kalmış birisi, kimine göre de Trump’ın kazanmasını önlemek isteyen Amerikalı seçmenin çaresizlikle tercih etmek zorunda kaldığı kişi. Diğeri Trump… Artık tescilli bir “suçlu.” Suçlu olduğu şey, “ağır hapis cezası gerektiren cürüm” değil ama vergi kayıtlarında sahtecilik, 4 yıla kadar hapisle cezalandırılabilir. Fakat yargıç isterse “denetimli serbestlik” kararı da verebilir. Tabii Trump’ın Yüksek Mahkeme’ye kadar kullanabileceği temyiz hakları var. Ancak bunların tümünün işletilmesi halinde bile 152 günde sonuçlanması ihtimali çok zayıf, dolayısıyla ABD’li seçmen, ya tavada kızgın yağın içinde kalmaya devam edecek ya da tavadan kurtulmak için aşağıya, ateşe atlayacak.

Gülüyoruz belki “Koca Amerika’nın” düştüğü bu hale, ama mesele ABD açısından değilse bile Çin, Rusya, İran, İsrail, Yemen, neredeyse tüm dünya açısından son derece ciddi. Biden’ın, ABD’li Demokratların geleneksel “İsrail’den uzak durma” siyasetini bir kenara bırakıp, “Ben de Siyonistim!” diye görünüşte İsrail’in, gerçekte ABD’deki Yahudi lobisinin kucağına (ve bağış kasasına) atlaması, hem bu gelenekselci liberal demokratların hem de İsrail’in Gazze’de soykırımına varan katliamının sokaklara döktüğü gençlerin öfkesini topladı. ABD’nin verdiği bombalarla İsrail’in Gazze’de13 bini çocuk, 36 bin Filistinliyi öldürmesi, 82 bin kişiyi yaralaması sadece gençler açısından değil, genç-yaşlı çok kişi için, Biden’a oy vermeme sebebi olarak görülüyor.

ABD’de seçimler 5 Kasım’da ama okullar ondan önce açılacak. Biden seçim mitingi yaparken meydanı ona oy verecek kişilerden çok, onu ve Netanyahu’yu protest eden gençler dolduracak, akşam televizyon haberlerinde de muhtemelen bu gençlerle, onlara göz yaşartıcı gaz sıkan polislerin çatışma sahneleri gösterilecek.

Eskiden beri İsrail destekçisi olan Cumhuriyetçi Parti, Trump’ın “başına gelenler” söylemini oluşturdu bile. O kadar ki, Trump’ın kampanya ekibinin yargıcın şartlı tahliye değil de gerçek hapis cezası vermesini istediğine dair haberler var. İnanıyorlar ki Trump seçim kampanyası yerine hapse girerse, seçmenlerinin gözünde gerçek kahraman olur, böylece seçimi ezici bir çoğunlukla kazanabilir. Bu ekip baştan beri son 2020 seçimlerini Trump’ın kazandığına, ancak sonuçların seçim kurullarında demokratlar tarafından değiştirildiğine inanıyor.

Öyle ya da böyle, Trump kiminin umutla, kiminin korkuyla beklediği 5 Kasım seçimlerini kazanacak olursa, bundan önceki görevi sırasında yaptığı gibi, İsrail’in komşusu olan-olmayan bütün Arap ülkelerinin, tabir yerinde ise, kiminin kolunu bükerek, kiminin gırtlağını sıkarak, Gazze katliamını ve Israil liderlerinin muhtemel soykırımı suçlusu ilan edilmesini görmezden gelerek, yine sözde İbrahim Anlaşmaları (Abraham Accords) diye tutturacaktır. Trump’ın imzalattığı bu anlaşmalarda Filistinlilerin adı bile geçmiyordu. Muhtemelen Trump bu kez İsrail’in Gazze’yi de İsrail işgaline ve Musevilerin Batı Şeria gibi yasa dışı yerleşimine açmasını onaylayacaktır. Unutmamak gerekir ki Trump, İsrail’in başkentinin Tel Aviv’den, işgal altındaki Kudüs’e aktarılmasını da onaylamıştı.

Ne yazık ki tava-ateş benzetmesi sadece Amerikalı seçmenler için değil, bütün dünya için geçerli.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*