Dünyanın her yerinden tasarım, mobilya ve dekorasyonla az çok ilgili herkes bu hafta Salone del Mobile fuarı ve Tasarım Haftası için Milano’da.
Boşuna demiyorlar, İtalya ‘Made in Italy’ etiketinin gücünü biraz da bu haftaya borçlu.
Milano’da yılın en güzel zamanı moda haftası değil, hiç şüphesiz tasarım haftası.
Tasarım Haftası’nda şehrin dört bir yanında sergiler düzenleniyor, Zona Tortona’dan Triennale, Brera ve Lambrate’ye birçok bölgede açılışlar ve partilerde sosyalleşiliyor.
Sosyalleşmek de işin parçası zaten, yaptığınız iş ne kadar iyi olursa olsun fark etmiyor, duyurmak için kendi sosyal ağınızı yaratmanız gerekiyor.
Eskiden fuar alanından ilham alınırdı, şimdi sadece alış-satış yapanlar fuarda.
Artık markalar da işlerini şehre yayılan sergilerle duyurmayı tercih ediyor.
Ürünleri stantlarda olduğu gibi sergilemek yerine, bir konsept, bir hikaye yaratıyorlar.
Elinizde bir kitapçıkla, bütün gün şehirde bir yerden bir yere koşturuyorsunuz.
Yeni kitap Rizzoli Milano’da tanıtıldı
İşte bu hafta Milano Tasarım Haftası’nda Rizzoli Galeria’da gurur duyduğumuz bir İstanbullu iç mimarın Zeynep Fadıllıoğlu’nun ‘Luxury Redefined’ başlıklı kitabının lansmanı vardı.
Catherine Shaw imzalı kitap Zeynep Fadıllıoğlu’nun modern, minimalist bir camiden şehrin en büyük lüks oteline kadar en çarpıcı projelerine kapsamlı bir bakışı anlatıyor.
Birkaç yıl önce Zeynep Fadıllıoğlu ile Londra’da Masterpiece adlı sanat, tasarım ve mobilya fuarında bir araya gelmiştik.
Zeynep Fadıllıoğlu Masterpiece’in özel yemek odasını tasarlamıştı, Osmanlı avlularından ilham alarak.
En son o zaman yurtdışında sahnede konuşmasını izleme şansım olmuştu, Zeynep Fadıllıoğlu İngiliz Harper’s Bazaar’ın editörünün sorularını yanıtlarken de izleyicileri kendine hayran bırakmıştı.
İzleyiciler arasında her zaman kendisini desteklediğini söylediği ve birlikte harika mekanlar yarattıkları eşi, yeme-içme-eğlence dünyasının duayeni Metin Fadıllıoğlu da vardı.
Zeynep Fadıllıoğlu, mimar değil tasarımcı olduğunun altını çizdi, zanaatkarlara verdiği önemi anlattı, kendisini en özgür hissettiği projelerin eşi Metin Fadıllıoğlu’na ait olanlar olduğunu da söyledi, projelerinde yaşadığı zorluklardan da bahsetti, metaverse’den de konuştu, hala en çok Boğaz’dan ilham aldığını da belirtti.
Zeynep Fadıllıoğlu, kültürel etkileri kusursuz bir şekilde harmanlaması, tarih ve geleneği yenilikçi bir gözle birleştirmesiyle tanınıyor.
Camilerden evlere ve Galataport’taki Peninsula Otel’e kadar farklı projeleri var.
Yarattığı mekanlarda kültürden ilham alıp, sanat, tasarım ve zanaat arasındaki yakınlaşmayı öne çıkarıyor.
Masterpiece London sahnesinde Zeynep Fadıllıoğlu’nu gururla izlerken sadece yarattığı mekanlarla değil, konuşması, stili ve duruşuyla da çok etkileyici diye düşünmüştüm.
Eminim, Milano’da Rizzoli Galeria’da gerçekleşen panelde de kendisini izleyenler böyle düşündü.
Mutlaka görülmesi gereken mekan
Milano’da fuarın, Nilufar ve Pirelli Hangar’ın yanı sıra mutlaka görülmesi gerekenlerin başında Villa Necchi Campiglio geliyor.
Mimar Piero Portaluppi’nin 1930’larda yaptığı, Tilda Swinton’ın başrolünde olduğu “I am Love” filminin çekildiği müthiş ev.
Tilda Swinton çekim için neden bu evi seçtiklerini anlatırken “Biraz saray, biraz müze, biraz hapishane” olmasından etkilendiklerini söylemiş.
Evet, evde saray ve müze havası var ama hapishane olamayacak kadar huzur verici.
Evin sahiplerinin çocuğu yok.
Ailenin son ferdi de hayatını kaybedince ev, devlete kalıyor.
Müzeye dönüştürülüyor ve olduğu gibi korunuyor.
Hatta o kadar iyi korunuyor ki gardıroplardaki kıyafet ve aksesuarlardan çalışanların üniformalarına kadar her şeyi evde görebiliyorsunuz.
Biraz vintage ile ilgiliyseniz 1930’lardan kalan çanta, şapka ve kıyafetler karşısında uzun zaman geçirmek isteyeceğiniz kesin.
Evde kullanılan malzemeler de dikkat çekici.
Parkeler ve mermerler bile özel.
Banyolardaki küvetler ve yuvarlak camlardan görünen manzara etkileyici.
Evin en güzel yanlarından biri de hala çok sık kullanılıyor olması.
Gerçekten de birçok sergi düzenleniyor Villa Necchi Campiglio’da.
Ama sergilerin çoğu zaman Villa Necchi Campiglio kadar etkileyici olduğunu söyleyemeyeceğim.
Bir yanıt bırakın