Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Asırlarca bambaşka milletler fetih mücadelesi verdi. Tarihler 29 Mayıs 1453’ü gösterdiğinde ise 21 yaşındaki genç sultan için hayallere sığmayan İstanbul’un kapıları açıldı. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fetheden ordunun başında yıllarca pek de kolay açıklanamayacak dahiyane bir strateji uygulamış ve başarılı olmuştu. 70 parçalık Osmanlı donanması karadan yürütüldü. Dev gemiler Bizans’ın denize kurduğu zinciri karadan kırdı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi, ünlü Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, fetih sırasında gemilerin nasıl karadan yürütüldüğünü ve aşama aşama fethin nasıl gerçekleştiğini anlattı.
FATİH, FETHE NASIL HAZIRLANDI?
Fatih Sultan Mehmet’in fetih öncesinde ilk olarak Boğaz’ın en dar yerine büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in 1390’larda yaptırdığı Anadoluhisarı’nın karşısına birkaç ay gibi çok kısa sürede Rumelihisarı’nı inşa ettirdiğini belirten Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, o sırada Edirne’de çok büyük gülleler atabilen toplar döktürüldüğünü söyledi.
İstanbul’un çift katlı sağlam surlarını aşmak kolay değildi. Bin yıllarca şehir bu surlar sayesinde varlığını koruyabilmişti. Top dökümü işinde dönemin topçu ustalarından Muslihiddin, Saruca ve Bizans başşehrinden kaçıp Osmanlı hizmetine giren Macar asıllı Urban’dan yararlanıldı. Bu kale dövücü toplardan şâhi tipte olan büyük top 600 kilogram gülle atabilecek çapta idi ve Edirne’den İstanbul surları önüne 70 çift öküzle iki ayda getirilebilmişti.
İMPARATOR XI. KONSTANTİN’İN TEDİRGİNLİĞİ
Osmanlı’da fetih hazırlıkları tam gaz devam ederken Bizans İmparatorluğu cephesinde panik hakimdi. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, Konstantinopolis topraklarındaki tedirginlikle ilgili, “İmparator XI. Konstantin ve Bizans halkı, sağlam surlarına güvenerek şehrin düşmeyeceği kanaatindeydiler. 20 kilometre kadar uzunlukta olan surların dışında bir perde duvar, en dışta ise içi deniz suyu ile dolu derin ve geniş bir hendek de vardı” dedi.
Asırlardır fethedilme hayaliyle şehre gelen komutanlar ve hükümdarlar binlerce asker kaybederek geri dönmek zorunda kalmıştı. Ancak fetih sonunda ‘Fatih’ diye anılacak olan Sultan II. Mehmet’in de bazı planları başarısız olmuştu.
“Sultan Mehmet, toplardan başka surların yüksekliğinde yaptırdığı hareketli savaş kulelerinden de yararlanmak istemişti. Ancak bunlar Bizanslıların elinde bulunan ve düştüğü yeri yakan Rum Ateşi denilen silah tarafından etkisiz hale getirilmişti. Yer altında kazılıp şehre ilerleyen tünellerin de fazla yararı dokunmamıştı. Osmanlılar, Marmara Denizi kıyılarından da kuşatma girişiminde bulunmuşlar, hatta gemilerini Haliç’e sokmak istemişlerse de Galata ve Sarayburnu arasına çekilen kalın zincir buna engel olmuştu.”
AZ DAHA DURDURULACAKTI, O KARARI VERDİ
Sultan II. Mehmet, Osmanlı donanmasının, Bizans’ın denize döşediği zincirleri aşması gerektiğinde kararlıydı. Gemilerin hem karşı saldırı hem de zincirler dolayısıyla hasar görüyor ve amacına ulaşamaması yeni bir planın gerekliliğini ortaya koymuştu. Zaten güçlü olmayan Osmanlı donanması iyice etkisiz hale gelmeden asırlar boyu dillere destan olacak o hamle için karar verildi. Tarihi kararda Sultan’ın hocaları Akşemseddin ve Molla Güranî’nin etkisi büyük olmuştu. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, fethi durdurmadan önceki son kararı şöyle anlattı:
“Osmanlı donanması kürekle çekilen 150 kadırgadan oluşuyordu. Donanmanın başında Baltaoğlu Süleyman Bey vardı. 6 Nisan günü başlayan kuşatma devam etmekte fakat bir gelişme yaşanmamaktaydı. Uzadıkça da Çandarlı Halil Paşa ve ekibi sık sık şehrin zaptının mümkün olamayacağını ileri sürmekteydi. Özellikle 20 Nisan günü alınan deniz mağlubiyeti onların ekmeğine yağ sürmüştü. O sırada Venedik ve Macaristan’dan destek kuvvetlerinin gelmekte olduğu söylentileri bir ara Sultan Mehmet’i bile kuşatma hususunda tereddüde düşürmüştü. İşte o sırada başta manevi hocası sayılabilecek Akşemseddin ve hocası Molla Güranî’nin devreye girmesiyle kuşatmaya devam kararı alındı.”
Akşemseddin’in Fatih’e fethin çok daha güçlü bir şekilde devam etmesi için gönderdiği mektubun aslı günümüze ulaştı. Hatta Halil Paşa’nın bu karardan sonra “Bir şeyh yüzünden bunca can ve mal telef oldu” şeklinde söylendiği de biliniyor.
FATİH’İN GEMİLERİ İSTANBUL TOPRAKLARINDA
Alınan deniz yenilgisi büyük bir moral bozukluğuna sebep olsa da Osmanlı padişahına çılgınca bir fikir vermişti. Kuşatmanın başarıyla sonuca ulaşabilmesi için tek katlı Haliç surlarının da zorlanarak Haliç’e girilmesi gerekiyordu. Haliç, kırılması zor kalın bir zincirle kapalı olduğu için gemilerin karadan yürütülerek bölgeye sokulması kararlaştırıldı.
Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, tarihe geçen hamleyi anlatırken, “Elimizde bulunan kaynaklara göre bu düşüncenin öteden beri var olduğu anlaşılmakta. Zira bir süredir adını dönemin donanma kumandanı Baltaoğlu Süleyman’dan alan bugünkü ‘Baltalimanı’ denilen yerde gemiler yapıldığı bilinmekte. Ancak gemilerin yürütüldüğü güzergâh tartışmalı. Son yapılan araştırmalarda Kabataş-Beşiktaş arasında bir yerden, Galata surları dışından ve Tepebaşı sırtlarından yürütülen 70 kadar geminin Haliç’te Hasköy-Sütlüce arasında bir yere indirildiği kanaati yaygın” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, fetih sırasında gemilerin aslında karadan yürütülmediği ile ilgili iddiaları şu şekilde yanıtladı:
“Bu olayın bir şehir efsanesi olduğu yolundaki iddianın hiçbir dayanağı yok. Zira bizzat kuşatmaya katılan başta dönemin tarihçileri Tursun Bey ve Âşıkpaşazade olmak üzere çağdaş Bizans tarihçilerinden Dukas ve Francis gibi yabancı tarihçiler bu hususta müttefiktir. Dahası fetihten iki yıl sonra 1455 yılında İstanbul’a gelen Fransız gezgin Bertrandon de la Broquière bu olaydan söz etmekte, hatta gemi naklinin çizimini de vermektedir. İstanbul’un Fethiyle Osmanlı Devleti 150 yıldır sürmekte olan kuruluşunu tamamlamış, Asya ve Avrupa’ya yayılmış devletin toprak bütünlüğü sağlanmıştır.”
Bir yanıt bırakın